Kısa Yazılar

Cihangir Hünkâr Fatih Sultan Mehmed Han, fetihten sonra hemen İstanbul’a girmedi. Mübarek gün cum’ayı bekledi. Alimler, arifler, ve paşalarla beraber -hatta sonradan kendisini muhakeme edecek olan kadı Hızır Bey’le de yanyana muhteşem bir merasim ile Edirnekapı’dan şehre girdi. Fatih, Şehzadebaşı, Bayezîd yolunu takip ederek ilerliyordu. Yol kenarlarında askerler selama durmuştu. Rum kızları ise, genç padişahı çiçek yağmuruna tutuyorlardı. Bu sırada bir dervîş, yolun ortasına çıktı Fatih‘e hitaben: “İstanbul’u fethettim, diye bu kadar kendine paye alma! Sen İstanbul’u bizim gibi dervişlerin duası ile aldın..” dedi. Fatih cevaben: “Doğru söylersin dervîş baba.. Lakin bir harb, dua askeri ile kılıç askeri müşterek hareket ederse zafere...
GENÇLERE ÖRNEK OLACAK SIRADIŞI BIR PORTRE: MÎRİALEM AHMED AĞA Mîrialem Ahmed Ağa… “Nererede o eski sporcular!“ dedirtecek cinsten sıradışı sporcu, Türk okçuluk tarihinin en büyük üç Türk kemankeşinden biri kabul edilir. Geleceğin “Muhteşem Süleyman“‘ın şehzadelik yaptığı yıllarda keşfedilen bu Boşnak asıllı delikanlı, Manisa Sarayı'na içoğlanı olarak alınıp istidatlarının çiçek açması için zemin hazırlanır. Devrin en revaçta sporlarından biri olan okçuluğa oldukça meraklı biri olan Ahmed Ağa`nın acı kuvveti hakkında tarihi kaynaklarda birçok ilginç rivayet vardır: Çocuk denecek yaşta, odun yüklü bir eşeği bacaklarından tutarak havaya kaldıran genç Ahmed, ayrıca üç yaşındaki deve göçeğinin altına girip rahatça dolaştırırmış. Bunun...
Vaka-i Vakvakiye ya da Çınar Olayı , Osmanlı Devleti’nde 17. yüzyılda IV. Mehmet‘in saltanatı sırasında 4 Mart – 8 Mart 1656 tarihleri arasında İstanbul’da çıkan askerî bir ayaklanmadır. Vaka-i Vakvakiye – Çınar Olayı IV.Mehmed 1652 yılında malî durumu düzeltmesi için Tarhuncu Ahmet Paşa’yı sadrazam yaptı. Gereksiz giderleri azaltan ve tüm görevlilere vergi koyan sadrazam devletin gelirini artırdı. Ancak rakipleri tarafından padişahın gözünden düşürüldü ve öldürtüldü. Tarhuncu Ahmed Paşa’dan sonra sadrazamlığa Derviş Mehmed Paşa getirildi. Ama anarşiyi o da önleyemedi. Birbuçuk yıl kadar sonra vücudunun bir kısmına inme inmesi üzerine sadaretten ayrılınca, Damad Ipşir Mustafa Paşa sadrazam oldu. O da bu makamda altı ay kalabildi ve...
Sultan IV. Murat Han 1638 yılındaki Bağdat Seferi ile 1624’ten beri İran işgali altında bulunan bu şehri yeniden Osmanlı topraklarına katmıştır. Bağdat Seferi Bağdat Seferi, Osmanlı tarihinin en gösterişli seferlerinden birisi olmuş ve padişah büyük bir komutan edasıyla Doğuda varlık göstermiş, uzun ve kanlı bir kuşatmadan sonra Sunni üstünlüğünü doğuda tekrar tesis etmiş kendisi de Bağdat Fatihi olarak anılmıştır. Kuşatma 40 gün sürmüştür. Sefer Genç Osman marşına konu olan ve dahası birçok efsane ve menkıbeyle ölümsüzleşmiştir. Bağdat’ta kuşatma devam ederken tahrip edilen İmam Azam’ın türbesine yüzü olmadığını söylerek ziyarette bulunmamış, Bağdat’ı şiilerden almadıkça da da huzuruna çıkmaktan haya ettiğini söylemiştir. Fetihle...
Osmanlı padişahlarını ‘büyük’ yapan, cihan sultanları oldukları halde, dünyanın mülk ve ihtişamını gönül saraylarına sokmamalarıydı. Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri’nin temeline ilk harcı koyduğu Sultan Ahmet Camii’nin inşâsı sırasında, Sultan I. Ahmed’in kayda geçen bu hikayesi, makamın zirvesindeyken kulluğun zirvesini yaşamaya güzel bir numune niteliği taşıyor. Sultan I. Ahmed Hân’ın bir sanat hârikası olan şâheser câmiinin temel atma merâsimine devrin en meşhur meşâyıh ve âlimleri dâvet edilmişti. Temele ilk harcı koyan Azîz Mahmûd Hüdâyî oldu. Sultan I. Ahmed Han ise basit bir amele gibi o gün akşama kadar elinde kazma-kürek inşaatta çalıştı. Bu mübârek câminin mânevî husûsiyetlerine âit şöyle bir rivâyet de vardır: I. Ahmed Han...
Üst Alt