Kanuni Devrinde Ramazan-ı Şerif Ay'ı

Kanuni Devrinde Ramazan-ı Şerif Ay'ı

057578695_n.jpg?_nc_ht=instagram.fsaw1-1.fna.fbcdn.webp

Kanuni Sultan Süleyman devrinde Avusturya elçisi sıfatıyla İstanbul'da bulunan Ogier Ghislain de Busbecq hatıralarında Osmanlı'da ramazan ayını vakıf olabildiği kadarıyla şöyle anlatıyor:

Osmanlı'da bizim perhizimize tekabül eden oruç ayı, yakın olduğu halde sade yemek yemeleri sebebiyle hayretimi uyandırır. Zira bizde bu mevsimde, en ücra şehirlerde bile herkes çılgınca bir eğlence sarhoşluğuna kendini kaptırır. Dans, şarkı, sarhoşluk alabildiğine herkesi sarar. Onun için, resmi bir iş dolaysıyla bu mevsimde memleketimize gelen Türklerin döndükleri zaman Hristiyanların bazen çıldırdıklarına dair hikâyeler anlatmasını tabiî karşılamak lazım.

Türkler, daha evvelki normal günlerde nasıl bir hayat tarzını sürdürüyorlarsa, oruca başlamadan önce de bunu devam ettirirler. Daha çok yiyip içmeye veya bir takım haram olan şeylere kendilerini kaptırmaya hiç yanaşmazlar. Aksine yiyeceklerini daha da azaltarak kendilerini oruç için hazırlarlar. Oruç ayı her yıl 14 gün erken başlar. Çünkü onların takviminde kameri ayların toplamı tam 365 günü doldurmaz. Bu bakımdan oruç başlangıcı bir sene bahara rastlar 6 yıl sonra yaz mevsiminde tesadüf eder.

Bir kameri ay devam eden oruç yaza rastladığı zaman, günlerin uzunluğu, sıcağın şiddetiyle özellikle çalışmak suretiyle nafakalarını sağlayan insanlar için çok zahmetli olur. Zira günün ağarmasından başlayıp akşam güneşin batışına kadar geçen süre içinde ağızlarına ne bir lokma yemek ne de bir damla su almazlar. Ancak gün batışından doğuşuna kadar yemelerine müsaade edilir. Yıldızların güneş ışığıyla görünmez hale gelmeleri lazımdır. Güneş Ramazan ayı boyunca kimsenin yemek yediğini görmemelidir. Kış günleri oruç tutmak daha kolaydır.

Güneşin görünmediği bulutlu günlerde vaktin bilinmesi için camilerde vazifeli kimseler minarelerin şerefelerindeki kandilleri yakarlar. Bu yemek vaktinin geldiğine işarettir. Biz nasıl kiliselerimizde çan çalarsak Türklerde de müezzinler minarelere çıkıp yüksek sesle ezan okurlar. Halk yanan kandilleri görünce camilere girip dinlerinin gerektirdiği şekilde ibadet ederler.
 

Recommended Similar Threads

Abbasî Halifesi, Sofyanın fethi üzerine Murad Hüdâvendigâra yazdığı mektupta “Sultan-ül-Guzât, El-Mücâhidin” diye hitap ediyordu. Batı dillerinde mutlak anlamda Sultan sözcüğü, yalnız...
Cevaplar
0
Görüntüleme
509
Gulam, İslam devletlerinde kölelerden oluşan, hükümdarı korumakla görevli olan askeri birliklerdir. Osmanlı İmparatorluğunda kapıkulu askerleri olarak devam etmiştir. Gulam, kelime itibarıyla...
Cevaplar
0
Görüntüleme
424
Osmanlı Klasik dönem savaş düşüncesinde,stratejik fakat etkili bir yapılanma vardır. Sefer, Anadolu tarafına ise Rumeli Beylerbeyi sağ,Anadolu sol cenahta, Rumeli tarafına ise Anadolu Beylerbeyi...
Cevaplar
0
Görüntüleme
688
Orhan Gazi otuz üç yaşında Osmanlıların başına geçti. Tahta çıkar çıkmaz, baba dostlarını davet etti. Onlarla dertleşecek, nasihat ve dualarını alacaktı. Hepsi bir araya geldiler. Candan sohbet...
Cevaplar
0
Görüntüleme
975
Bir gün IV. Murad sadrazamıyla birlikte tebdil-i kıyafet gezerken bir deri dükkânın önünde dururlar. Dükkân son derece kötü bir durumdaydı ve dericinin hali ise içler acısıydı. İhtiyar derici...
Cevaplar
0
Görüntüleme
857
Kanuni Sultan Süleyman, Haçlı saldırılarına son vermek için ordusuyla sefere çıkmıştı. Ordu, ağır ağır ilerliyordu. Yol dar, hava çok sıcak olduğundan, ordu mecburen bağların içinden geçerken...
Cevaplar
0
Görüntüleme
746
İktidarları dönemlerinde birçok defa kuşatılarak alınamayan, padişahlara bıkkınlık veren 8 bin 336 kilometrekarelik Girit adası, iki padişah döneminde yirmi dört yıl içinde defalarca kuşatıldı...
Cevaplar
0
Görüntüleme
2K
Devrin ailesi emrindeki yöneticiler ile atının üstünde şatafat içinde şehre girer. Yol kenarlarında insanlar iki büklüm el pençe valiyi selamlar. Bütün bu şatafatlı itaat gösterileri arasında...
Cevaplar
0
Görüntüleme
768
19. Yüzyılda Almanyanın Mülheim şehrindeki Ren nehrinin bir yakasında Almanlar, öbür yakasındada Fransızlar oturuyordu. Fransızlar, her sene nehrin Almanlardaki tarafına geçip mahsulün tümünü...
Cevaplar
0
Görüntüleme
884
Yükseliş dönemimizin ruhunu yansıtan mütevazi Topkapı Sarayına karşılık, yıkılışımızın işareti olan Versay taklidi Dolmabahçe Sarayı Avrupadan alınan borç para ile 9 ton altın ve 41 ton gümüş...
Cevaplar
0
Görüntüleme
1K
Üst Alt