Osmanlı Devleti, Yahudilerin tarih boyu dünya yüzünde en rahat ve serbest yaşadıkları yer olmuştur. 19. asırda çoğu Avrupa ülkesinde din hürriyetine, hattâ hayat hakkına bile sahip değildilerdi.
Osmanlı Devleti, Bizans’tan fethettiği topraklarda Yahudilerle karşılaştı. Rumca konuşan bu Yahudilere Romanyot denirdi. Zamanla yeni Yahudi grupları Osmanlı vatandaşı oldu. Sultan II. Murad zamanında Fransa’dan tardedilen Yahudiler; 1470’de de Bavyera kralının kovduğu Yahudiler Osmanlı ülkesine sığındı. Sultan II. Bayezid, 1492’de İspanyolların elinden kaçan yüzbin kişilik Yahudi topluluğunu kabul etti. Bunlar başta Selânik, İzmir, İstanbul olmak üzere çeşitli şehirlere yerleştiler. 1660 yılında Polonya ve Ukrayna’daki katliâmdan kurtulan bir grup Yahudi de Osmanlı ülkesine yerleşti. Osmanlı Yahudileri şehirli idi. İstanbul, Selânik, Edirne, Bursa, Kudüs, Safed, Şam, Kahire, Ankara, Tokat ve Amasya gibi şehirlerde yaşardı. Kanuni devrinde İstanbul’da Yahudilerin sayısı kırk bini buluyordu. Dünyanın en büyük Yahudi şehri sayılan Selânik‘te yarıdan fazlaydı.
Antisemitizm takıntısından uzak Osmanlı ülkesi, Yahudilerin tarih boyu dünya yüzünde en rahat ve serbest yaşadıkları yer olmuştur. 19. asır Avrupasında, değil amme (kamu) hizmetine girebilmek, din ve âyin hürriyeti, hattâ hayat hakkından bile mahrum, getto denilen mahallelerde çok kötü şartlarda yaşarlardı. Mal-mülk edinme, tahsil, seyahat, matbaa kurma, gazete çıkarma hakkını hâiz değillerdi. Yahudilerin en serbest olduğu ülkelerden Avusturya‘da Yahudilere şehirlere yerleşme, bazı sanatları icra etme ve Cizvit üniversiteleri dışındaki üniversitelere gidebilme hakkı, biraz da Fransa ihtilâlinin endişesiyle, 1792 tolerans beratı ile tanınmıştı. Bu kısıtlamaları Osmanlılar tasavvur bile edemezdi. Diğer gayrimüslimler Yahudileri hep aşağı görürdü. 1865 tarihinde Hahamhâne Nizamnâmesi neşredilerek, statüleri diğer milletlere paralel tanzim olundu. Öyle ki Rumlar “Yazıklar olsun Osmanlıya, bizi Yahudilerle beraber etti. Biz İslâm’ın üstünlüğüne râzı idik!” demiştir. Bu devirde diğer milletler gibi Avrupa’dan himâye göremediler.
1844‘de 35 milyon 350 bin kişilik Osmanlı nüfusunun 170 bini; nüfusun 20,9 milyon olduğu 1905‘te 256 bini; nüfusun 18,5 milyona düştüğü 1914‘de 187 bini Yahudi’dir. 20. asır başında nüfusun % 1.1 Yahudi idi. Nüfus değişiklikleri, çeşitli toprak kayıpları ve göçler ile alâkalıdır. Bütün bu müsâmaha ve rahatlığa rağmen, Yahudiler arasında Filistin’de devlet kurmak isteyen bir grup (Siyonist), bu emellerine engel olan Sultan Hamid‘i tahttan indirmek üzere İttihatçılara yardım etti. Yunan isyanı ile Rumlar gözden düşünce, Yahudiler ön plana çıkmayı umarken, Anadolu’nun her yerinde sanat sahibi Ermeniler sermaye birikimleriyle ön sıraya yerleşiverdi. 1915’te Ermeniler sürülünce ekonomi tamamen Yahudi sermayesinin eline geçti. 1940’larda yıldızı sönen Anadolu Yahudilerinin çoğu, hükümetin antisemitik icraati sebebiyle paralarını ceplerine koyarak 1948’de kurulan İsrail‘e göçtü.
Kaynak: Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci, Osmanlı Ülkesinde Yahudiler