Osmanlı Mutfağı

Osmanlı Mutfağı

215303938_n.jpg?_nc_ht=instagram.fsaw1-2.fna.fbcdn.webp

Türkler, Orta Asya’dan başlayıp Anadolu’nun fethi ve devamında, Selçuklu ve Osmanlı ile devam eden süreçte çok farklı toplumlarla kültürel olarak etkileşime girdi. Bu etkileşim doğal olarak mutfağa da yansıdı. Osmanlı mutfağı; Anadolu’nun bereketli toprakları, tarihi zenginlikleri ve yaşayan birçok halk kültürünün etkileri sayesinde dünyanın en büyük füzyon mutfağı haline geldi. Kırım Harbi'nin ardından İstanbul’a gönderilen Fransız şef Alexis Benoît Soyer, Osmanlı mutfağını çok beğenerek pilav, bamya, lokum, muhallebi, dolma, köfte, kebap, baklava, kadayıf, şerbet, kahve ve daha birçok yiyecek ve içeceğin Avrupa mutfaklarına alınması gerektiğini söylemiştir.

Saray mutfağı da, Osmanlı İmparatorluğunun gelişme ve büyümesine paralel olarak büyük bir gelişme gösterdi, saray ileri gelenlerinin bir sofra etrafında toplanması devrin en büyük sosyal hareketlerinden biri oldu. Bu durum aşçıların bütün yaratıcılıklarını ve becerilerini gösterdikleri zengin ve lezzetli yemek türlerini ortaya çıkarmalarını sağladı. Öyle ki Fransızlar, Sultan Abdülaziz'in Paris ziyareti sırasında yanında götürdüğü aşçılarını alıkoymak için padişaha ricada bulunmuşlardı. Yükselme devrinde fethedilen her yeni yörenin mutfak kültürü de Osmanlı mutfağındaki yerini aldı. Osmanlı saray ve özellikle İstanbul mutfağı imparatorluğun yükselme döneminde daha da zenginleşti, gerilemenin hızlandığı XVIII. ve XIX. yüzyılda ise doruğa ulaştı. Osmanlı mutfağının en lezzetli yemekleri arasında yer alan; Yufkalı Dörüzziyafe Köftesi, Fodula, Mahmudiye, Kavun Dolması, Süt Kebabı, Mutancana gibi yemekler oldukça tercih edilirdi.

Bu zenginlik ramazan aylarına da yansırdı. Ramazan için bir ay öncesinden hazırlıklar başlar, iftar ve sahur sofralarında yer alacak iftariyelikler, erişte, reçel, turşu, pastırma ve kuru meyveler hazırlanır, kilerlerde saklanırdı. Sofraların adabı sofralarda neler olacağı, sahura kadar geçen süre, özellikle İstanbul'da kurallarla belirlenmişti. Sahurda tok tutması için susuz et yemekleriyle pilav, erişte gibi kuru yemeklerin ardından muhallebi gibi sütlü tatlılar, komposto, hoşaf veya şerbet tüketilirdi.
 

Recommended Similar Threads

Abbasî Halifesi, Sofyanın fethi üzerine Murad Hüdâvendigâra yazdığı mektupta “Sultan-ül-Guzât, El-Mücâhidin” diye hitap ediyordu. Batı dillerinde mutlak anlamda Sultan sözcüğü, yalnız...
Cevaplar
0
Görüntüleme
358
Gulam, İslam devletlerinde kölelerden oluşan, hükümdarı korumakla görevli olan askeri birliklerdir. Osmanlı İmparatorluğunda kapıkulu askerleri olarak devam etmiştir. Gulam, kelime itibarıyla...
Cevaplar
0
Görüntüleme
418
Osmanlı Klasik dönem savaş düşüncesinde,stratejik fakat etkili bir yapılanma vardır. Sefer, Anadolu tarafına ise Rumeli Beylerbeyi sağ,Anadolu sol cenahta, Rumeli tarafına ise Anadolu Beylerbeyi...
Cevaplar
0
Görüntüleme
676
Orhan Gazi otuz üç yaşında Osmanlıların başına geçti. Tahta çıkar çıkmaz, baba dostlarını davet etti. Onlarla dertleşecek, nasihat ve dualarını alacaktı. Hepsi bir araya geldiler. Candan sohbet...
Cevaplar
0
Görüntüleme
960
Bir gün IV. Murad sadrazamıyla birlikte tebdil-i kıyafet gezerken bir deri dükkânın önünde dururlar. Dükkân son derece kötü bir durumdaydı ve dericinin hali ise içler acısıydı. İhtiyar derici...
Cevaplar
0
Görüntüleme
838
Kanuni Sultan Süleyman, Haçlı saldırılarına son vermek için ordusuyla sefere çıkmıştı. Ordu, ağır ağır ilerliyordu. Yol dar, hava çok sıcak olduğundan, ordu mecburen bağların içinden geçerken...
Cevaplar
0
Görüntüleme
727
İktidarları dönemlerinde birçok defa kuşatılarak alınamayan, padişahlara bıkkınlık veren 8 bin 336 kilometrekarelik Girit adası, iki padişah döneminde yirmi dört yıl içinde defalarca kuşatıldı...
Cevaplar
0
Görüntüleme
2K
Devrin ailesi emrindeki yöneticiler ile atının üstünde şatafat içinde şehre girer. Yol kenarlarında insanlar iki büklüm el pençe valiyi selamlar. Bütün bu şatafatlı itaat gösterileri arasında...
Cevaplar
0
Görüntüleme
760
19. Yüzyılda Almanyanın Mülheim şehrindeki Ren nehrinin bir yakasında Almanlar, öbür yakasındada Fransızlar oturuyordu. Fransızlar, her sene nehrin Almanlardaki tarafına geçip mahsulün tümünü...
Cevaplar
0
Görüntüleme
859
Yükseliş dönemimizin ruhunu yansıtan mütevazi Topkapı Sarayına karşılık, yıkılışımızın işareti olan Versay taklidi Dolmabahçe Sarayı Avrupadan alınan borç para ile 9 ton altın ve 41 ton gümüş...
Cevaplar
0
Görüntüleme
1K
Üst Alt