Attila'nın Ölümü Gökyüzünde yaş yağdıran bir bulut Güneş yaslara bürünmüş batıyor. Altın, gümüş ve çelikten bir tabutta Hun güneşi yatıyor.
İtalya seferinden sonra, dolunaylı bir gecede, sarayında büyük bir toy-düğün yapan Attila, o gece ildiko adında çok güzel bir prensesle evlenmişti. O zifaf gecesinde, bir iç kanama sonunda, ağzından burnundan kan gelerek öldü (453). Cesedi inceleyen kam, “Suikast yok, ağabeyi Buda (Bleda) da aynı hastalıktan ölmüştü” dedi.
Attila’nın ölümü Hunları mateme boğdu. Ama, o, milletlerin hafızalarında ölümsüzlüğe ulaşmış bulunuyordu. Rivayete göre onu, iç içe üç tabuta koydular. Birinci tabut, güneş gibi parlayan altından yapılmıştı. Çünkü o Hunlar’ın güneşi idi. İkinci tabut kuyruklu yıldızın kuyruğu gibi parlayan gümüştendi. Çünkü O, çok nadir görünen bir kuyruklu yıldız idi. Üçüncü tabut çifte su verilmiş demirden yapılmıştı. Çünkü, çelik gibi kuvvetliydi.
Attila’nın, Arıkan adlı hatunundan üç oğlu olmuştu. Bunlar yaş sırasına göre İlek, Dengizlik ve İmek idiler. Başka hatunundan Csaba adlı bir oğlu daha olduğu söylenir.
Çocukları Attila’nın yerini tutamadılar. Onun ölümünden sonra büyük oğlu ilek hakan oldu. Fakat İlek, Germen ayaklanmasını bastırmak için giriştiği bir savaşta öldü. İkinci kardeş İmek de öldükten sonra, üçüncü oğlu Hunlar’ın büyük kısmını toplayıp Karadeniz’in batı kıyılarına döndü.
Hunlar’ın bir bölümünden Macarlar, bir başka bölümünden de Buigarlar ayrı devletler halinde ortaya çıktılar.
Batı Hun İmparatorluğu Avrupa’yı askeri teşkilâtlanmada olduğu gibi sosyal hayat ve kültür bakımından da çok etkilemişti.
Romalılar 5. yüzyıldan itibaren askerî güçlerini Türk ordusundaki gibi düzenlemeye ve Hun ordusundaki 10’lu sistemi benimsemeye banladılar. Keten gömlek giymesini de ilk defa Türkler’de gördüler ve taklit ettiler. Ceket, pantolon giymeyi ve masada yemek yemeyi de yine Türkler’den öğrendiler. Hazar Prensesi Çiçek, Bizans sârayınagelin gittiği zaman giydiği Türk tipi “kağan hatun elbisesi” de Bizans’ta moda olmuş ve oradan Avrupa’ya yayılmıştı.
Attila’nın sarayında, egemenliği altında bulunan ülkelerin temsilcileri, yabancı görevliler az değildi. Bu yüzden Got ve Latin dilleri de Türkçe kadar yaygındı. Fakat Türkler hem dillerini, hem geleneklerini hiç bozulmadan korumuşlardı. Zaten siyasî iktidar sona erince yâlnız Türkçe konuşuldu ve Türk çevresine dönüldü.
Batı Hunları altın ve gümüş işçiliğinde ileri idiler. Hunlar’ın uzun zaman yerleşik hayat yaşadıkları Macaristan’da yapılan kazılarda birçok keramik ve altın eşya çıkarılmıştır. Hun kurganlarında silâh ve at koşumlarından başka, altın kazan, gümüş kemer ve kaşık, altın taç vb. bulunmuştur.
Attila'nın Ölümü
Attila, İtalya seferinden döndükten sonra, bütün dünyayı hükmü altına almak için son bir sefere daha çıkmak istiyordu. Bütün Batı ellerindeydi. Bütün Doğu’yu da ellerine almak için. İran’da hüküm süren Sasanî’leri, itaat altına almayı, vergiye bağlamayı düşünüyordu. Fakat İran seferini yapamadı.İtalya seferinden sonra, dolunaylı bir gecede, sarayında büyük bir toy-düğün yapan Attila, o gece ildiko adında çok güzel bir prensesle evlenmişti. O zifaf gecesinde, bir iç kanama sonunda, ağzından burnundan kan gelerek öldü (453). Cesedi inceleyen kam, “Suikast yok, ağabeyi Buda (Bleda) da aynı hastalıktan ölmüştü” dedi.
Attila’nın ölümü Hunları mateme boğdu. Ama, o, milletlerin hafızalarında ölümsüzlüğe ulaşmış bulunuyordu. Rivayete göre onu, iç içe üç tabuta koydular. Birinci tabut, güneş gibi parlayan altından yapılmıştı. Çünkü o Hunlar’ın güneşi idi. İkinci tabut kuyruklu yıldızın kuyruğu gibi parlayan gümüştendi. Çünkü O, çok nadir görünen bir kuyruklu yıldız idi. Üçüncü tabut çifte su verilmiş demirden yapılmıştı. Çünkü, çelik gibi kuvvetliydi.
Mezarın Saklanması
Altın, gümüş ve çelikten yapılan bu üç katlı tabut, Attila’ya ait silahlar ve değerli eşyalarla birlikte ve çok büyük bir yoğ töreni ile, Tisza nehrinin adacıklarından birine gömüldüı. Küçük ada derin olarak kazılmış, sonra nehrin yatağı değiştirilerek üzerinden geçirilnnişti. Böylece mezarını kimse bulamayacak, sayamayacaktı. Ve gerçekten hâlâ bulunamadı.Attila’nın, Arıkan adlı hatunundan üç oğlu olmuştu. Bunlar yaş sırasına göre İlek, Dengizlik ve İmek idiler. Başka hatunundan Csaba adlı bir oğlu daha olduğu söylenir.
Çocukları Attila’nın yerini tutamadılar. Onun ölümünden sonra büyük oğlu ilek hakan oldu. Fakat İlek, Germen ayaklanmasını bastırmak için giriştiği bir savaşta öldü. İkinci kardeş İmek de öldükten sonra, üçüncü oğlu Hunlar’ın büyük kısmını toplayıp Karadeniz’in batı kıyılarına döndü.
Hunlar’ın bir bölümünden Macarlar, bir başka bölümünden de Buigarlar ayrı devletler halinde ortaya çıktılar.
Batı Hun İmparatorluğu Avrupa’yı askeri teşkilâtlanmada olduğu gibi sosyal hayat ve kültür bakımından da çok etkilemişti.
Romalılar 5. yüzyıldan itibaren askerî güçlerini Türk ordusundaki gibi düzenlemeye ve Hun ordusundaki 10’lu sistemi benimsemeye banladılar. Keten gömlek giymesini de ilk defa Türkler’de gördüler ve taklit ettiler. Ceket, pantolon giymeyi ve masada yemek yemeyi de yine Türkler’den öğrendiler. Hazar Prensesi Çiçek, Bizans sârayınagelin gittiği zaman giydiği Türk tipi “kağan hatun elbisesi” de Bizans’ta moda olmuş ve oradan Avrupa’ya yayılmıştı.
Attila’nın sarayında, egemenliği altında bulunan ülkelerin temsilcileri, yabancı görevliler az değildi. Bu yüzden Got ve Latin dilleri de Türkçe kadar yaygındı. Fakat Türkler hem dillerini, hem geleneklerini hiç bozulmadan korumuşlardı. Zaten siyasî iktidar sona erince yâlnız Türkçe konuşuldu ve Türk çevresine dönüldü.
Batı Hunları altın ve gümüş işçiliğinde ileri idiler. Hunlar’ın uzun zaman yerleşik hayat yaşadıkları Macaristan’da yapılan kazılarda birçok keramik ve altın eşya çıkarılmıştır. Hun kurganlarında silâh ve at koşumlarından başka, altın kazan, gümüş kemer ve kaşık, altın taç vb. bulunmuştur.